18 Nisan 2010 Pazar

Yeni Kayıt

Yeni bir şeyler yazmalıyım. Sırf yazmış olmak için yazıyorum şu an, saat sabahın 3'ü (hep böyle bir cümle kurmak istemiştim, ehe, kısmet..), aklım bomboştu, içinden blog geçti, dedim iki harf tıkırdatayım şenlik olsun...

İyiyim blog, nasıl olayım. Bak senle de senli-benli olmuşuz, o kadar mı yalnızım, yoo aslında.
Buraya babamla ilgili geçen sefer aklıma gelmemiş bir sürü şey yazmak isterim, lakin emin değilim. Ben hep etrafa yansıtmayanlar grubundan oldum, içimde oldu bitti çoğu zaman. Bu durumun da %30-40 yansımasını gördü etrafımdaki insanlar ve zaman da geçti biraz, şimdi yeni şeyler söyleyeyim diyorum. Ki zor, cidden zor ama o da olacak bir gün biliyorum.

Bu aralar bi de nasihat veresim var ele güne. Hoş benim neyime de, hani acım büyük ya, geçeyim baş köşeye, "Aman canlar!...." diyeyim, falan. Hiç de sevmem nasihatın iki tarafında olmayı da.
Ama şunu söyleyeceğim, az önce dedim ya ben etrafa yansıtmam diye, siz öyle yapmayın. Çok ciddiyim, yansıtın derdinizi de kederinizi de. Suyunu çıkarmadan tabi. Çünkü insanlar sizi anlamıyorlar başka türlü; derdinizi önemsemediğinizi zannediyorlar ya da çok güçlü olduğunuzu sanıp sizinle ilgilenme, empati kurma, sizi anlamaya çalışma gibi zahmetlere girmiyorlar. Siz içinizde yaşadıkça, gün olup an gelip de duygunuzu dışarı çıkarma hakkınızı da kaybediyorsunuz benden söylemesi. Kendim yaşadım da ordan biliyorum. Ben beceremiyorum siz yapmayın bari. Özünde insan desteğe muhtaç çünkü, kendi farkında olmasa bile (bu da ben oluyorum), bir zaman geliyor idrak ediveriyor bu gerçeği.

Evet nasihat bölümüm de böyleydi, elime sağlık.

Canım söylemek istedi, söyledim.
Peki.

Kaydı yayınla.