12 Mart 2009 Perşembe

Schomoto-Kendini Gerçekleştiren Kehanet

Höf yazmak isteyip de yazamamak ne bayık bir şeymiş. Kolera gözlerinden öpüyorum; ‘vaktimi benden çalan çok, kurtulmak ne zor iş imiş…’

Ne uzun zamandır bu yazıyı bitirmeye çalışıyorum bilseniz...
Bir ara türlü vesilelerle mevzusu açılmış bir konuya parmaklarımı tek tek basacağım. Kişisel Gelişim derslerinde de ısrarla üzerinde durduğum bir konu ayrıca. He bir de Google’dan bana “beni geliştir” diye gelen faili meçhulün de isteğini yerine getirmiş oluyorum. Negzel di mi? :D

Bunun adı “Kendini Gerçekleştiren Kehanet”. Diğer bir adı schomoto. Japonlar böyle demiş. Veya caponlar, jvc yani :P Şaka şaka alakası yok, psikolojide öyle demişler sadece. İngilizler de "Pygmalion effect" demiş, Pygmalion diye bir adamın hikayesinden yola çıkarak, ben hikayeyi pek alakadar bulmadığım için bahsetmeyeceğim. Psikolojiyle ilgili olanlar için; konumuzun “Çapa” veya “Pavlov şartlanması” ile de ilgisi var sayılır. Ancak bilimsel mesele ve ifadelere girmeyip, anatemayı kurcalayağım. (Link sığdıramadım, -şu- da var.)
Ayrıca bunun şu "The Secret" kitabıyla en ufak alakası yok, baştan belirteyim, bu konuda hassasım! Zaten kişisel gelişimci olarak kişisel gelişim kitaplarıyla ilgili fikirlerimi şurda da anlatmıştım.

Şimdi olay şu; hepimizin hayata dair öngörüleri, önyargıları vardır değil mi? Bunlar bazen iyimser olmakla birlikte maalesef çoğu zaman karamsar ve olumsuzdur. Bunların içine şartlanmalar, batıl inançlar, takıntılar da girer.

Mesela; “Kara kedi gördüm, bugün günüm kötü geçecek.”
“Ne zaman bu kazağı giysem bir terslik oluyor.”
“Neye gıcık olsam habire karşıma çıkıyor.”
“Bütün terslikler beni bulur zaten.”
“Bende şans olsaydı, ohooo.”
“Bak ben istedim ya, şimdi kesin olmaz bu.”
“Olmayacak gibi geliyor.”
“Köprünün üstünden geçersem, yıkılacakmış gibi bir hisse kapılıyorum.”
“İki otobüsün arasından hayatta geçemem, sıkışırmışım gibi geliyor.”

Eee ?? Eesi şu; evvela bu tarz inançların, düşüncelerin kaynak yeri bilinçaltı. Nasıl olmuşsa olmuş bu inanışlar oraya bir kere kaydedilmiş. Bir şey bilinçaltına kaydolduysa her şeyi etkiler. Artık her benzer durumda aynı duygular harekete geçer. İşte çapa ve şartlanma denen şey tam olarak bu.
Bu harekete geçişin de elbette etkileri olur.
Çünkü;
İnsan beyninde 4 temel dalga var ( alfa, beta, delta, teta). İnsandaki her düşünce bir elektromanyetik dalga olarak dışa çıkar. Bu dalgayı biz göremesek de vardır ve bu dalga, cisimleri, hatta başka kişileri etkisi altına alır. O yüzden hani biri bize bakarken hisseder ve ‘biri bana bakıyor’ diye dönüp adama bakarız, mesela. Ya da annelerin bebeklerinin acıktığını yanında olmasa bile hissetmesi gibi. Bilinçaltından bilinçaltına yol vardır.
Bilinçaltından kainata da yol vardır. Biz düşüncelerimizle kainata bir mesaj veririz, belki farkında bile olmadan. Bizden çıkan bu enerjinin haddi hesabı olmadığı gibi, ne kadar ve nasıl bağlantılar oluşturduğunu çözmenin de imkanı yok.

Tekrar bu şartlanma, takıntı, batıl inançlarımıza dönersek..
Kişi bir şeye inanırsa, bilinçaltı o şey olana kadar beyni kodlar. Beyinde böyle bir bölüm var, algıda seçicilik vs. de bu bölümde yer alıyor.

Tam da burda bilimden kopmanın zamanı geliyor. Şimdi ben bu arabaya bindiğim gün kaza yapacağıma inanırsam, benden çıkan dalga arabayı mı etkiler? Yoo, sen bu kadar ısrarla inanırsan Allah da senin için onu yaratır. (Bu kısmın aslı o kadar karışık ki, ama özü bu) Olmayan bir şeyden korkmak, olması için dua etmenin bir şekli oluyor.
Buna fiili dua diyoruz. Dil söylemese de hal lisanının ifade ettiği şeyler.

Buraya şu hadis-i şerifi de ekleyeyim; "Belâ ağızdan çıkan söze bağlıdır." (Süyûtî, el-
Câmiu’s-Sağîr, I, 110)

Niye insanın istemediği kıl burnunda biter? Düşüncesi buna bu kadar odaklanırsa göreceği de odur ancak.

Hayatta her şey Allah'ın izin vermesiyle gerçekleşir. Buna inanıyoruz değil mi? Peki O, neden bizi mutsuz etmek istesin ki? Neden hoşlanmadığımız, korktuğumuz şeyleri başımıza getirsin? Olanda hayır vardı hani, görüntüde şer olsa da. Ve neden biz başımıza gelecek menfi şeylere odaklanıyoruz?
Allah'tan istediğimiz şeylere dikkat lütfen.

Ama ben istemiyorum ki!
İyi düşün, öyleyse neden istemediğin bu şeylere bu kadar yer veriyorsun zihninde?

12 yorum:

Yaşamkafe dedi ki...

Bu bilgilendirici yazın için sağol Pervane...

Anladığım kadarıyla şuuraltına bişey yerleşti mi o iş kesin vücut bulacaktır.
Negatif değil de daima olumlu bakmak ve istemek insana yakışır.

Ve bir insan içten ve samimi dua ederse dağları bile yerinden oynatır,Veren bütün cömertliğiyle veriyor.

sevgiyle kal...

Unknown dedi ki...

Bunları bilmek kolay da uygulamak zor özellikle de benim gibi sezgileriyle hareket eden insanlar için çok zor :/ Olumsuzluk ve art niyet sezdiğim an dünyanın en tehlikeli psikomanyak adamı olup çıkıyorum çünkü.

Eski çalıştığım şirketlerden birinde patron bize "olayları önce karamsar açıdan ele alın" derdi zaten benim düşüncem de yıllardır bu.. İyi niyetle ele alındığı an yanılma payı yükseliyor çünkü. İşin içine subjektiflik giriyor. Yani sorgulama ve derinlemesine anlamaya çalışmak, aslını astarını öğrenmek çok önemli bence. Bunları yaptıktan sonra eğer gerçekten güvenip, inanırsam işte o zaman iyi düşünmeye ve o olaydan ya da kişiden vs. iyi şeyler ummaya başlarım aksi halde silerim tümüyle. Böyle de silici bi tipimdir :/ Çok çabuk yakarım gemileri.

Pervane dedi ki...

hakan güzel yorum, teşekkürler :)

çilekli;valla uygulamak da kolay, yeter ki ciddiye alıp üzerinde düşünülsün.

şirket çalışmalarında karamsarlık ne derece işe yarar bilmem ama, hayatın gidişatında CHakk'ın ve Hz.Peygamberin müminin nikbin olması üzerine, hüsn-ü zan üzerine öğretilerini esas alıyorum ben. bununla körü körüne güvenmek, inanmak, polianna olmak arasında epey fark var. bilmem anlatabildim mi :)

Adsız dedi ki...

Bu husus mesnevi dersinde de bi ara konu edilmişti ama kısaca değinmişti hoca senin bu bilimsel açıklama tarzında hem örnekli hem daha net açıklayışınla birleşip mesele tam oturdu zihnimde :) Harika bir yazı olmuş pervanem .Herkesin okuması gerek bence .Makale tadında ....

Unknown dedi ki...

evet anlatabildin :)

Zeugma dedi ki...

''Hayatta her şey Allah'ın izin vermesiyle gerçekleşir. Buna inanıyoruz değil mi? Peki O, neden bizi mutsuz etmek istesin ki? Neden hoşlanmadığımız, korktuğumuz şeyleri başımıza getirsin?...''

Bu sözlerinin cevabı şurada gizli; yani imanın şartlarından biri olan:
''Kadere,hayır ve şerrin yalnızca Allah'tan geldiğine inanmak''.

Ama bir taraftan da dua etmek vardır..Allah'a yakarmak,ondan istediklerimizi iletmek ve kabul etmesini dilemek..

Yazını çok beğendim Pervaneciğim..
Ayrıca seninle benzer yönlerimizin olduğunu ben de farkettim..Bir kere meslek, şablon, fikirlerin çoğu.. :))
Bu yazınla benim ''Hayalinin Peşinde Koş'' adlı yazıdaki benzerliğe dikkat çekmekte haklıymışsın üstelik..
Sevgilerimle..

mehbup dedi ki...

yazınız için teşekkürler,ama bende bıçağı kimsenin elinden almam,çünkü bıçağı tutan kişiyle kavga ederiz..inançda olabilir,hemde öyle olur,o yüzden en çok buna dikkat ederim.

Pervane dedi ki...

SaNchen; teşekkürler canım :)

zeugmacım, hani her şerde bir hayır, her hayırda bir şer vardır ya, ying yang gibi. bir de ayet var "sizin hoşunuza gitmeyen bir şey vardır, o sizin için hayırdır, sizin hoşlandığınız bir şey vardır, o sizin için şerdir." diye.
velhasıl zahirde nolursa olsun hep biz kârlı çıkabiliriz. tecrübe edinmemiz, duaya yönelmemiz bile bir kârdır ki bu bile Allah'ın kuluna mutlak zarar vermek istemediğini gösterir.
sevgiler bizden.. :)

mehbub; adın gibi sen de hoşgeldin buraya :)
şu bıçak işiyle ilgili hadis olduğunu bile söylemişlerdi bana ama aradım taradım bulamadım. dolayısıyla o da şomoto olabilir. bi dahaki bıçak-makas eyleminde beni hatırlarsın artık :))

aNNePeRi dedi ki...

Sanırım aynı sebeptendir ki "rüya görenin yorumlamasına göredir"denmiş.Kötü rüyada görseniz hayra yorun hayır söyleyin denmiş.
Bunları biliyorum ve kendi hayatımda bizzat gerçekleşitğini çokca görmüşümdür.O yüzden de böyle tüm hücrelerimle olması için dua ettiğim birşey var inanıyorum ki ölmeden de gerçekleştiğini görücem :)

Kayhanoviç dedi ki...

Sen daha doğmadan bu düzen kurulmuş. Birileri böyle istiyor diye bu hayatı yasıyoruz. Saati bile buna göre ayarlamıslar. Halbuki güneş sabahın ilk saatlerinde doğar. Güneşin doğması ile çicekler acar, kuşlar öter, börtü böcek hareketlenir, hayvanlar ava cıkar, kelebekler uçuşur bir tek insan uyur. İnsana denmiş ki sen 8 de uyan... Sartlanma işte burada. Halbuki gün aslında güneşin doğusudur. Saat de ona göre hareket etmesi gerekir.

UÇURTMA;) dedi ki...

kuzum döktürmüşsün yine:)

Pervane dedi ki...

anneperi; ben de inandım şimdi, kesin göreceksin inşallah :)

kayhan; işin aslını düşünmediğimiz o kadar çok şartlanmamız var ki..

uçurtma; merci şekerim :)