30 Ekim 2008 Perşembe

bir ses ver

çok zamandır alışkınım susmaya. kelimesizliğin ayrı bir hüznü var. içimde biriktirdiklerim, ne olsa taşmıyor. ama kabımın genişliğinden değil sanki dibi delik, yer tutmuyor hiç bir şey. kendimden sakladıklarım ne zaman önüme çıkacak, çıkıp da beni yerle yeksan edecek diye beklerken hiç hareket yok.
hoş değil. değil biliyorum. bu kadar su gibi, kaldırma kuvveti yüksek olmadığımı biliyorum. bu kadar durgun olamayacağımı da. şu hüznün bir sebebi var, çözemiyorum. kendimden kaça kaça dönüşsüz uzaklıklar sınırını aşmışım, aslında farkındayım.
aylardır herkesin yaptığını yapıyorsam demek ki herkes böyle yaşıyor, böyle düşünüyor; yani pek düşünmüyor. ki benim alışık olmadığım bu. sorgulamadan, irdelemeden, çözmeden devam etmek bir şeylere. kimse gözümde hor değil, sadece bu benim tarzım değil.
herşeye eyvallah demek bana göre değil. hiç bir şeye isyan da etmedim asla. ortasını bulmuşken, teslimiyeti kıvama getirmişken, kaybetmeyi göze alamam.
kelimelerimi istiyorum ben, tüm noktalama işaretlerimle.

29 Ekim 2008 Çarşamba

seni uzaktan sevmek...




ben uzaktan severim
seni de öyle sevdim
bir tutam gökkuşağı karıştı sevdamıza
kuş kanadı bir tutam
bıraktık korkularımızı
uçtuk gittik
-i.tenekeci-

28 Ekim 2008 Salı

saolasın akl-ı selim sahibi âdil abi..

27 Ekim 2008 Pazartesi

mantığınızı seveyim. üstüne yapabileceğim hiç bi yorumu da yazmak istemiorm. öyle bi saçma ülkeyiz işte.
inadına yazıcam. yarın öber gün geri döner teze bilogum, olmadı çeker giderim hıh diyerek.
havamız batsın. şimdi millet deli dana gibi koşuodur bşka biloglara. milletin içindeki asi ruhları coşturanlar da otursun oturdukları yerde.

16 Ekim 2008 Perşembe

kafayı taktım



keşke korkmasa kimse kendinden,
kendini gizlemeyi başka bir şeye bağlayamıyorum.
ya göründüğün gibi ol ya olduğun gibi görün sözünü başıma tâc ediyorum.
kendini küçük görenlerden de kendinden başka herkesi küçük görenlerden ve görmelerden de Allah'a sığınıyorum.
basitliğin gözünü seveyim.
rahat, doğal, risksiz, oh..

15 Ekim 2008 Çarşamba

ismin yalın hali...

I.
içgüdüsünü kaybetmiş bir ceylanın
sürüsünden ayrılışı gibiydi yalnızlık.
büyüdüğüm sokaklardan geçmek gibi tanıdık.
öyle şaşkın, öyle sakin; karışık.
ne yapsam işe yaramaz; bulanık.
beni beklemeyin, gelmeyeceğim artık.
erken emekliyim, biraz da bıkkın.
yorgunluk değil bu, sadece canım sıkkın.
naz-niyaz, maskeler.. sevmediğim bir oyun.
uzak kalmalıyım ve yalnızca yalın.

II.
psikoloji, ruh hali.. boş şeyler.
iyi miyim, değil mi, kime ne?
herkes kendi işindeyken
ben beni düşünmezken
doğrusu, düşünmek ağır gelirken
bu böyle bir sürüncemeyken
kimseden alâka beklemezken
kimseyle de ilgilenmezken
beni boşver, yakında geçer.

III.
çok mu düşündüm bunları?
hayır, aklım tatilden dönmeyecek bir süre daha.
sadece oyalanıyorum
etrafa bakınıyorum
düşsem umursamıyorum
yaralansam da acımıyor.

7 Ekim 2008 Salı

yoksa.. yoksa...aaaahh!

evde olmaya alışık olmayan bi bünye normalinden fazla evde kalırsa ne yapar??
cevapları bilahare bekliyorum.
bendeki tecellisi de şu; olur olmadık heeerrşeye merak salma.
böyle sıralı sırasız, vakitli vakitsiz, aşermek gibi.. kabus gibi.
önce iyiydi herşey, evde okunmayı bekleyen kitaplarla başladı, sonra bilgisayara atladım, sonuç ortada zaten, mahsülünü okuyorsunuz. sonra otlara sebzelere dadandım cilt bakımı davasına, sonra incik boncuk, sonra hep bi merak edip de araştırmaya vakit bulunamamış bin çeşitli mevzular, a bu arada evde köşe bucak bırakmaksızın her gün yeni bi yeri temizleme hırsı hepsinin üstünde tabi..
allaaahhm noluyor bana! içimdeki annem sinsi sinsi gülerek dışarı mı çıkıyor, dolunay mı var aylardır, hikayenin bu versiyonunda ben bi ev kızına mı dönüşüyorum yoksa?!
naayııır!
ama bi dakka! huh! allahtan hala yemek yapmaya merak salmadım. tutunacak bi dal buldum en azından, holey!

5 Ekim 2008 Pazar

Güzeldi'li geçmiş zamanları düşünüyorum
şimdi...

4 Ekim 2008 Cumartesi

yürüyorum gündüz gece


seneler önce başlamıştı bende herşeyde bi hikmet arama şeysi,
neysi.. huyu, takıntısı, alışkanlığı, meziyeti, kabiliyeti.. ne dersen..
o zaman daha bi güzel olmuştu her şey.
daha bi kolay, tatlı, sevimli.
bulamadığım da oldu.
uzun boyumdan yüksekteki sırlara erişemedim bazen.
orda bi yerdeydi ama, bunu bilmek bile teselliydi.
elimdekilerle idare ettim, hayat da beni idare etti.
geldik bugünlere.
bugünün hikmeti yarında gizli, yarın bana meçhul henüz.
acelem yok, böyle sakin, böyle rahat.
bazen bilmemek de güzel, onda da var bir hikmet.