30 Eylül 2008 Salı



herkes eski bayramları ansa da, bayram sabahları hep güzeldir yine de.
iyi ki bayramlar var. iyi bayramlar.
hayat bayram olsa diyen herkes, mutlu olasınız, bugün bayram.

ama Ramazan'ın bittiğine hiç bu kadar üzülmemiştim.

28 Eylül 2008 Pazar

...karşıki dağlara acıdım...



boyun büküp önünde, ağlasam sessizce,
şu garip gönlüm affolur mu?
bu fırtına durulur mu, benden adam olur mu?
korkarım aşka zararım dokunur mu?

26 Eylül 2008 Cuma

varlık muamması

Bir gün Allah, insanı yarattı. Bir gün öncesinde yoktu insan.
Ve aslında gün falan da yoktu. Ne vardı? Bize meçhul. Malum olan yalnız Allah.
Secde edin dedi Allah. Etmeyen yalnız Şeytan.
Allah biliyordu Şeytan’ın secde etmeyeceğini.
Biliyordu insanın yasak ağaca yaklaşacağını, dünyaya göndereceğini.
Ve biliyordu Allah, insanın dünyada yaptıklarını, şu anını ve yarınını.
Ve bir son noktası vardı insanın ve ona hazırladığı dünyanın.
Var ne? Yok ne? Son ne? Sonsuzluk ne?
Muammaların çözüldüğü, meçhullerin malum olduğu tek yer Allah’ın katı. Zamanın ve mekânın olmadığı, dün, bugün ve yarının iç içe olduğu Allah’ın katı…
Tüm cevaplar onda ve ben sorularımla kapı kapı dolaşıyorum.
Ve ben kâinata kıyasla şu küçücük bedenimle nefes alıyorum. Kendimce uğraşıyorum.
Yarın yok olacağım. Sonra yok olacak herkes. Sonrası sonsuzluk… O kadar sonsuz ki, akla sığmıyor, bunaltıyor, çıldırtıyor.
Bunca yokluk, yok oluşluk içinde var oluşun sebebi kulluktan (Zariyat, 56) başka bir şey olmalı. Başka hikmet, başka istekler olmalı.
Yaratan’ın sonsuzluğu ve sınırsızlığı içinde, yanıp sönen ışık misali bir an var olup yok olacak bir dünya ve kendini bir şey sanan insanlar sürüsü…

Düşünmek aklı yırtar bazen…

23 Eylül 2008 Salı

ev modu

bugün evde geçirdiğim dönemin doruk noktasına ulaştım. büyük bişi yaptım. ilk defa evin camlarını sildim. hem de hepsini. önce pencere önünün tozunu alacaktım. sonra gözüm cama takıldı. içimden gelen emre itaat edip gittim bi sürü bez aldım. şıraak diye açtım perdeleri başladım silmeye. başta niyetim sadece açılan kısımları silmekti, sonra içime sinmedi, sonra büyük kısım, sonra diğer oda, sonra dur ya noluo demeye fırsat bulamadan salon. şışşt kızım koca camlar senin haddin mi dedim dinletemedim. sildim valla. bunu da yaptım. üç ayda geldiğim nokta bu. artık kıvama geldim sanırım.

22 Eylül 2008 Pazartesi

21 Eylül 2008 Pazar

ifade-i tefekkür tezahürleri

kimi zaman olur ki,
okuduğum şiir,
gördüğüm fotoğraf,
baktığım karikatür,
ah dedirtir,
insan ne muhteşem bir varlık.
ve Allah muhteşem bir Hâlık.
nasıl bin bir çeşit ifade tarzı var.
bir şairin kaleminde nasıl da büyülüyor dünya.
bir ressamın ellerinde nasıl da kilitliyor gözleri uzaklara.
hayranım düşüncesini öylesi tesirli yansıtanlara.
içine girmek istiyorum tüm iştahımla.
belki bir maymun gibi ama, olsun.
her seferinde bir şair, bir yazar, bir müzisyen, bir karikatürist,
bir her şey olasım geliyor.
beni halden hale sokanlara selam olsun.




karikatürleri yollayan arkadaşa, okuyorsa, teşekkürlerimi iletiyorum.

20 Eylül 2008 Cumartesi

görme sanatı

göz ne büyük nimettir ya Rabbi. her elime fotoğraf makinası aldığımda göz diye bi güzellik yarattığı için şükrediyorum Rabbime. zira hiç bir makine bu duru görüşü, bu netliği, bu açıyı, bu boyutu vermeye kadir değil. gözümün gördüğü her an için teşekkür ederim Rabbim. beyin çalışma sistemi aşırı görsel biri olarak, gördüğüm şeylerin ve bişeyleri görmenin benim için önemi sayılamayacak kadar çok..
göz nimetinden beni mahrum etme Allahm. zahiri mükemmel bir şekilde görmeyi nasib ettiğin gibi, batını da göster..

19 Eylül 2008 Cuma

münâcât

Cismimde yaşayan her zerrenin Rabbi olan Allah’ım,
Göğsümdeki kafeste atan kalbimin Rabbi olan Allah’ım,
Gözlerimin altında birikip de damlayan yaşımın Rabbi olan Allah’ım,
Dilimin söylediği Allah lâfzına, parmaklarımın arasından kayıp giderek eşlik eden tesbihimin Rabbi olan Allah’ım,
Bana ferahlık veren, beni arındıran suyumun Rabbi olan Allah’ım,
Boğazımdan geçen her lokmanın Rabbi olan Allah’ım,
Beni ısıtan, beni aydınlatan Güneş’in, bana huzur veren, beni düşündüren Ay’ın, beni serinleten rüzgârın, beni gölgelendiren bulutun, beni neşelendiren çiçeğin, beni rahatlatan denizin Rabbi olan Allah’ım,
Beni şükrettiren, beni mutlu eden, bana ilham veren, beni heyecanlandıran, beni hüzünlendiren İstanbul’un Rabbi olan Allah’ım,
Bir damla suyla bin çeşit nimet veren toprağın Rabbi olan Allah’ım,
Tersine akan akarsuyun, sıcak-soğuk, tatlı-tuzlu suyu birbirine karışmayan denizin Rabbi olan Allah’ım,
Çocuksu bir mutluluk veren gökkuşağının Rabbi olan Allah’ım,
Yanmak pahasına ışığa uçuşan Pervane’nin Rabbi olan, aşkın Rabbi olan Allah’ım,
Yavrusunu koruyabilmek için insana direnen kuşun Rabbi olan Allah’ım,
Görmesem de var olduklarını bildiğim amiplerin, terliksilerin böceklerin Rabbi olan Allah’ım,
Dağ gibi adamları yataklara mahkum eden, hayatlar söndüren virüslerin Rabbi olan Allah’ım,
Aslana yem olmamak için korkuyla koşan ceylanın Rabbi olan Allah’ım,
İnsanın nefsaniyeti altında acıyla çırpınan tavşanın, ayının, tilkinin, fokların Rabbi olan Allah’ım,
Barış getirme sözü altında ölen çocuğa üzülmeyen adamın Rabbi olan Allah’ım,
Savaşta evi yıkılıp da tek yapabildiği, yaşlı gözünü göğe çevirmek olan kadının Rabbi olan Allah’ım,
Helal rızık kaygısıyla, her sabah evine ekmek getirmek için sokağa çıkan adamın Rabbi olan Allah’ım,
Ölüm için tek gerekçesi camdan bakmak olan minik çocuğun Rabbi olan Allah’ım,
Senden başka her şeye anlayışla yaklaşan, yediği lokmayı kendinden bilen, her başardığında Sana karşı güçlendiğini zanneden ateistin Rabbi olan Allah’ım,
Milyonlarca insanın ona doğru aktığı, çıplak kayasında Rahmetin parladığı, kuru toprağına âşık eden Mekke’nin Rabbi olan Allah’ım,
Rüzgârında şefkatin estiği, letafetinin yüzlere yansıdığı, en kudsî misafiri bağrında ağırlayan Medine’nin Rabbi olan Allah’ım,
Yûsufî güzelliğe şahit olmuş, Züleyha’nın aşkını seyretmiş, Kelamullah’ı duymuş, Hz. Musa’nın sabrına tanık olmuş Mısır’ın Rabbi olan Allah’ım,
Uğruna nice kanlar dökülen, gözyaşı kana karışmış Filistin’in Rabbi olan Allah’ım,
Milyarlarca mucizenin Rabbi olan Allah’ım;
Kudretine şahit yaz beni,
Adaletine şahit yaz beni,
Merhametine şahit yaz beni,
İzzetine şahit yaz beni,
Sabrına şahit yaz beni,
Kulluğuna kabul et beni,
Aczime şahit ol.

18 Eylül 2008 Perşembe

ölü ozanlar der.i sevenler kaleye mum diksin

Bir yarın düşleriz hep, bir türlü bugüne kavuşmayan
Bir zafer düşleriz hep, aslında gerçekleşmesini istemediğimiz
Yeni bir gün düşleriz, yeni bir gün başlamışken bile
Kavgalardan kaçarız, uğruna dövüşmemiz gerekse de
Ve biz hâlâ uyuyoruz.
Çağrıları duyarız, ama gerçekten önemsemeyiz asla
Gelecek için umutlanırız, ama gelecek bir plandan ibarettir yalnızca
Bilgeliği düşleriz, ama her gün kaçıp uzaklaşırız yanından
Bir kurtarıcı gelmesi için yalvarırız, ama bizim elimizdedir kurtulmak
Ve biz hâlâ uyuyoruz.
Ve biz hâlâ uyuyoruz.
Ve biz hâla yakarıyoruz.
Ve biz hâlâ korkuyoruz.
Ve biz hâlâ uyuyoruz.
Alintı:- Ölü Ozanlar Derneği; "Dead Poets Society"

17 Eylül 2008 Çarşamba

illâ hû...

Hepimiz bir kum tanesiyiz,
Ne bu direniş, bu gösteriş!
Ne anlamsız, ne saçma bir çaba.
Ben, ben varım diye çırpınmak ne lüzumsuz bir iddia.
Ufacıksın, ufacığız bu kainatta.
Dünya bizi beklemedi doğalım diye,
Hayat donup kalmayacak biz ölünce.
Sokakta bir sürü insan..
Hiçbiri bana bir şey ifade etmiyor, benim onlara etmediğim gibi.
Aralarına karışınca ben de kumsalda bir kum tanesiyim.
Kimsenin kimseye üstünlüğü yok.
Varlığımız yokluğumuz bir.
Öyleyse neden bu yarış?
Kazan, öne geç, koş, konuş..
Hepsi boş çırpınış!
Değil mi ki yarın senden geriye bir şey kalmayacak, unutulacaksın zaman aktıkça,
Herkes gibi.
Neden bu kalp kırış, itiş-kakış?
Sen bir hiçsin. Bir hiç.
Hiçliğin kadar sus. Varlığın kadar konuş.
Unutma yokluktan sadece bir milim ötedesin.
Her an kaybolacak, tekrar yok olacak, unutulacaksın bu dünyada.
Ben, ben, BEN..
"Ben de varım burada!"
Hah! Ne kadar saçma!
Yoksun canım, kendini kandırma.
Boşuna uğraşma, boş uğraşma.
Sen sadece Allah'ın "KULUM" dediği kadar varsın!

İLLÂ HÛ...

16 Eylül 2008 Salı

yok sana başlık

bugün minibüste su içen adam geçen yıllarda meşhur olmuş şu resmi hatırlattı bana. gerçi adamın oruç tutmaması beni ilgilendirmiyordu direk olarak. dışı buğulanmış, içinde seriin su olduğu belli olan şişeye de bakmadım çok fazla. kimisi de kendini gösterme çabasıyla inatlaşır milletle böyle. amaaaaan diyor, o adama ve tüm ben buyum demek için uğraşanlara selamet diliyorum.

bugün öğrenilenler

bir şeyi vaktinde yaparsan, canının istediğini yapmaya daha çok fırsat bulursun.
amaaaan nolcaksa olsun deyu kararlı bi adım atmak bazen güzel sonuçlanabilir.
insanlarla ilişkileri sıcak tutmak için içinden ık mık of puf diyerek de olsa bişiler yaparsan, yımırtaya can viren Allaaahm sana da bi güzellik yapar elbet.
arasıra kafayı bişelere takmak mümkün ve münasiptir ama herşein bi çözümü olduğuna iman ediosan çok da uzatmamalı bi sonraki maça bakmalıdır. (life goes on yani, naparsın)

15 Eylül 2008 Pazartesi

bi esinti geldi bir gün

dedim içimden geleni dışarı çıkarayım. çok da mühim değildi, e madem varlığı yokluğu birdi, ben var olsun dedim...
ışığa doğru gidiyoruz bakalım.
rastgele...